Ülkemizde ve bölgemizde çok sıcak gelişmeler yaşanıyor.
Hem de baş döndürücü bir hızla.
Birçoğumuz takip etmekte, toplumun büyük çoğunluğu anlamakta zorluk çekiyor.
Bir yandan küresel güçlerin orta doğuyu yeniden dizaynetme çabaları, diğer yandan bölgesel aktörlerin öne çıkma ve süreçten siyaseten nemalanma mücadelesi.
Bilindiği üzere Abdullah Öcalan merkezli, Devlet Bahçeli menşeli bir Terörsüz Türkiye projesi başlatıldı.
Özellikle DEM Parti ve CHP’nin Demokratik Türkiye vurgusunu da sıkça yinelediği bu projeye karşı çıkmasa da açık destek vermeyen Erdoğan, projenin ete kemiğe büründüğünü görmesiyle herkesten çok sahiplendi.
Sahiplenmenin de ötesinde Öcalan’ın açıklamalarından aldığı cesaretle AKP-MHP-DEM ittifakından söz etmeye başladı.
11 Temmuz’da PKK’nın sembolik silah yakma töreninin ardında yaptığı tarihi! Konuşmada bir de yeni vatandaşlık tanımı önerdi.
Ümmetçi bir yaklaşımla Türk-Kürt-Arap kardeşliği ve bu eksende oluşacak bir vatandaşlık kavramını tartışmaya açtı.
Bir yandan da muhalefete, belediyelere yönelik operasyonlar sürdürülüyor.
Yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada Öcalan’ı küresel bir güç olarak lanse etmeye çalışan emperyalist çevreler ve yerli işbirlikçileri, Öcalan’ın talimatlarıyla yapılan eylemlerin sorumlusu gördükleri Selahattin Demirtaş’ı 9 yıldır cezaevinde rehin tutmaya devam ediyorlar.
Göstermelik olarak Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Ahmet Özer’e kent uzlaşı suçlamasıyla açılan davada tahliye kararı verilirken, aynı gerekçelerle onlarca yerel yönetici ve siyasetçi hala tutuklu.
Kuşkusuz bu yaşananlar yalnızca Türkiye’de terörü sonlandırmanın ötesinde Ortadoğu riskini bırakmak isteyen ABD’nin İsrail’in güvenliğini sağlamak ve bölgedeki çıkarlarını sürdürmeye yönelik bir alan temizliği olarak görülmelidir.
Kendi çıkarları için yapmadığını bırakmayan ABD, kullanamadığı ya da elverişli görmediği hiçbir aparatı gereksiz yere desteklemez.
Öyle olduğu içindir ki, ABD Savunma Bakanlığı bölgedeki terör gruplarına askeri destek için bütçesine 130 milyon dolarlık bir ödenek koydu.
Yani demem o ki,
Eğer ülkemize barış gelsin istiyorsak bu; Türkiye demokrasi güçlerinin, toplumsal barış mücadelesi veren yurtseverlerin çabasıyla olacaktır.
Hiç kimse ya da herhangi bir güç odağı bize barış sunmaz.
Özellikle de Türkiye’nin bölgede güçlü bir ülke olmasını istemez.
Ama dünyada küresel güç dengeleri de üretim ilişkileri de mücadele biçimleri de değişti.
Ülkemizin barış ve demokratik bir toplum haline gelmesi, güç odaklarının öznel niyetlerinden çok toplumsal muhalefetin güç birliği ve samimi mücadelesinin sonunda gerçekleşecektir.
O zaman ülkemizde yüzyıldır süren bu anlamsız çatışmanın, elli yıldır on binlerce yurttaşın yaşamına mal olan karanlık terörün yok olması için sorumluluk duyan tüm yurttaşların biraz daha sabırlı ve sorumlu davranması gerekiyor.
Kuşkusuz haksız yere gözaltına alınan, tutuklanan, özgürlüklerinden yoksun bırakılan insanlarımız için öfkeliyiz, kırgınız, mutsuzuz.
Keza ucuz ekmek kuyruğundaki emekliler, ayın sonunu getiremeye memurlar, açlığa mahkum edilen işçiler, emekçiler, toprağını işleyemeyen çiftçiler, zeytinine, ormanına sahip çıkmak için direnen köylüler, geleceği karartılmış çocuklarımız, hayalleri yok edilmiş gençlerimiz, şiddet ve taciz mağduru kadınlarımızın sabrı ve tahammülü kalmadı artık. Hepsinden de öte adalete güven kalmadı.
Yargının siyasallaşmasıyla birlikte hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku geçerli olmaya başladı.
Bu koşullarda yeni, demokratik, özgürlükçü bir anayasa zorunlu hale geldiyse de kimileri bu durumu kendi siyasi ikballeri lehine kullanmaya çalışıyorlar.
Tüm endişelerimize, geçmişte yapılan aldatılmalara, tutulmayan sözler, yerine getirilmeye vaatlere rağmen bu ülkenin barıştan, demokrasiden, emekten yana tüm yurttaşlarının, eleştirilerimiz saklı kalmak kaydı ve ihtiyatlı bir iyimserlikle yaşayan bu sürece, Erdoğan’a rağmen destek vermek zorundayız.
Çünkü biliyoruz ki, ülkemizin kanayan yaralarına tek bir kişinin ya da mevcut otoriter yönetimin merhem olması mümkün değildir.
Bizim istediğimiz ve uğrunda mücadele ettiğimiz barış ve demokrasi, hukuk devleti; Erdoğan’ın istediği bir şey değil.
Onun istediği var olan gücünü sonuna kadar kullanmak, iktidarda kalabilmek.
Ama ne zamanı durdurabilir ne akan suyu tersine akıtabilirsiniz.
Bu süreçte kullandığımız dile özen göstermek, birbirimizi anlamaya çalışmak ve empatinin sınırlarını zorlamak durumundayız. Tüm olumsuzluklara ve olumsuz figürlere rağmen ben inanıyorum,
Bu güzel ülkeye de barış gelecek.
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 15.07.2025/BODRUM
SİYASETE RAĞMEN BARIŞ
Yayınlanma :
15.07.2025 14:20
Güncelleme
: 15.07.2025 14:20
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: