İktidarın İmamoğlu korkusu öylesine bir paranoya haline geldi ki, algı operasyonlarında eşi benzeri görülmeyen yöntemler uygulamaya başladılar.
Özgür Özel’in söylediği gibi “hırsız dediler tutmadı, yolsuzluk yaptı dediler olmadı, terörle ilişkilendirmeye çalıştılar uymadı; haydi bir de casuslukla suçlayalım.” Dediler.
Hiçbir insanı kesin kanıtlar olmadan tüm yaşamını hatta ailesini, çocuklarını bile zan altında bırakacak casusluk gibi bir suçlamayla topluma sunmak ne yasalara ne insan haklarına ne de etik değerlere uyar!
Kaldı ki bu suçlamaların yapıldığı kişilerden biri dünyanın en büyük metropollerinden birinin belediye başkanı ve aynı zamanda Türkiye’nin 1.nci partisinin Cumhurbaşkanı adayıysa daha özenli davranılması gerekmez mi?
Haydi iktidar kendi Cumhurbaşkanı adaylarının üç kez yenildiği bir adayla ilgili bu tür bir çabanın içinde olabilir de kendilerini gazeteci diye bildiğimiz kimi trollerin “mal bulmuş mağribi gibi” bu olayın üzerine atlamalarına ne demeli?
Neymiş?
Ekrem İmamoğlu başkan seçildikten sonra kutlama için gelenler arasında dosyada adı geçen bir kadınla ve dosyada itirafçı olarak yer alan kişiyle fotoğrafı varmış.
Öyle sanıyorum binlerce insanın farklı yer ve mekanlarda İmamoğlu’yla çekilmiş fotoğrafları vardır.
Kaldı ki 2022 de havuza düşerek yaşamını yitiren bu kadınla itirafçı ajan Hüseyin Gün’ün ilişkileri de hayli karanlık.
Adam kadın içim manevi annem diyor, kadının oğlu adam için üvey babam diyor ve Hüseyin Gün’ü ihbar eden de bu kişi.
Böylesine karmaşık, karanlık ilişkiler içerisindeki insanların ifadesiyle bir çırpıda bir Cumhurbaşkanı adayını casuslukla suçluyorsunuz.
Yarın yapılan teknik araştırmalar, dijital incelemeler sonucunda ortada bir casusluk faaliyeti olmadığı ortaya çıkarsa kolayca suçladığınız bu insanların itibarını nasıl geri vereceksiniz?
Doğal olarak insanın aklına şu geliyor.
Diğer suçlamalarla ilgili dosyalara somut kanıt ve belge koyamayınca yeni bir suçla tutuklama ve ardından ceza vererek İmamoğlu’na siyasi yasak getirip, Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek mi istiyorlar?
Keza yaşamı boyunca sosyalist kimliğiyle mücadelesini medya aracılığıyla sürdüren Merdan Yanardağ’ı tutukladılar.
Daha gözaltında iken sahibi olduğu Tele 1 televizyonuna el koyarak Yeni Şafak yazarını kayyım olarak atadılar.
Ancak görülen o ki; ne kadar toplumu ve özellikle muhalif kesimleri korkutmaya çalışsalar da korku duvarı yıkıldı yıkılacak..
Açlığa mahkum edilmiş emekçilerin, yatağa aç giren çocukların, çocuklarına süt bile içiremeyen anaların, geleceğe ilişkin bırakın umudu, hayalleri bile kalmayan gençlerin, simit almakta zorlanan emeklilerin kaybedecek bir şeyi kalmadı artık.
Neredeyse aldıkları nefesi bile kesmeye çalışanlarla sandıkta hesaplaşmak için bekleyen halkı şimdi de özgürlükleriyle tehdit etmeye başladılar.
İktidar çevrelerinden bile bir dolu insanın vicdanını rahatsız eden bu operasyonlar üstelik de sözüm ona barış adına yapıldığı söylenen Terörsüz Türkiye projesi kapsamında PKK nın kadrolarını çektiğini açıkladığı günlerde yapılıyor.
Ve üstelik Selahattin Demirtaş hala cezaevinde rehin tutuluyor.
İmralı’yla ne tür pazarlıklar yapıldı bilinmez ama şu an ülkenin iktidara en yakın partisi CHP üzerine bir oyun oynandığı kesin.
Bu oyunda en zor rol de Özgür Özel’e verilmiş.
Böylesine çok yönlü saldırılar altında partiyi ayakta ve diri tutmak, ayrık otlarıyla uğraşmak, içteki hainler ve işbirlikçilerle mücadele etmek kolay değil.
Daha da zor olanı dava arkadaşlarını yolda bırakmalarını isteyen güçlerin yine CHP içerisinden beslenmeleri!
Her insanın bir dayanma gücü var.
Bakalım Özgür Özel ne kadar dayanabilecek?
CHP’yi ve daha önemlisi ilk kez birlikte mücadele etmeye bu kadar yakınlaşmış toplumsal muhalefeti parçalamak, etkisiz hale getirmek isteyenlerin tuzağına düşerek onların söylemiyle “İmamoğlu’nu bırakacak” ya da şimdiye kadar yaptığı gibi inatla, kararlılıkla, inançla bu onurlu mücadeleyi sürdürecek.
Doğru olanı yapar ve ilkeli duruşundan vazgeçmez, birlikte yol yürüdüğü dava arkadaşlarına sahip çıkarsa bu operasyonlar kendisine kadar uzanabilir.
Bu riski ve tehlikeyi elbette o da biliyor.
Eğer bu zorlu mücadeleyi sürdürürse adı tarihe altın harflerle yazılır.
Aksi halde Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu gibi “eski CHP Genel başkanı” olarak anılır ve unutulur gider.
Belli ki bu iktidar bu kavgayı daha da sertleştirecek.
Her şeye; tüm hukuk dışı uygulamalara ve baskılara inat bizlerin de verilen barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesine destek olmak gibi bir sorumluluğumuz vardır.
AYHAN ONGUN (Gazeteci-Yazar)27.10.2025/BODRUM
ALGI OPERASYONLARINDA GELİNEN SON NOKTA
Yayınlanma :
30.10.2025 09:08
Güncelleme
: 30.10.2025 09:08
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: