BU ACI ÇOK DERİN!..

Manisa Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay çok direnmesine karşın hayata tutunamadı ve amansız hastalığa yenik düştü.
Daha henüz 37 yaşında, bu kısacık yaşamını siyasete ve ülkesine hizmete adamış sevgili Gülşah altı ay önce yitirdiğimiz kendisi gibi genç yaşta aramızdan ayrılan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in peşinden sonsuzluğa uğurlandı.
Kuşkusuz ölüm kimseye yakışmaz ama kısa yaşamına bir dolu mücadeleyi sığdıran, Gıda Mühendisliğini başarıyla bitiren,Hukuk Fakültesinden mezun olup işletme yönetimi konusunda akademik kariyer yapan bu gencecik kadına hiç yakışmadı.
Tıpkı birlikte Manisa’da olmazları gerçekleştiren, bir dolu başarı hikayelerine imza atan Ferdi abisi gibi.
Yaşamları boyunca siyaseti bir rant alanı olarak gören, tek bir başarı hikayeleri olmayanlar bilmez elbet. 
Üstelik bu uğurda ne bedeller ödendiğinden habersiz, bu insanlara kara çalmak, iftira atmak, itibarsızlaştırmaya çalışmaktan da geri durmazlar.
Kendisine yapılan iftiralara, kara çalmalara karşın o amansız hastalıkla mücadele ederken bile nasıl dik durmuş, bu ahlaksızlığı yapanlara nasıl da meydan okumuştu.
Kolay mı sanıyorsunuz, her geçen gün daha da kirlenen siyaset havuzundan temiz çıkmak.
Yüreğinde sevgi beslemeyen, her olumsuz koşulda bile mücadeleden kaçmayan, idealleri peşinde koşmayanlar ne bilsin Gülşah’ın ruhunda esen fırtınaları.
Nereden bilsinler; bu ülke ve güzel insanları karşılıksız sevilir, en küçük bir kişisel çıkar beklentisi olmadan.
Giderek daha çok çürüyen toplumsal yapı içerisinde, ıssız bir vaha da açan bir kızıl gül gibiydi Gülşah, yaşama doymadan göçüp gitti.
Şimdi o en zor günlerinde asılsız, çirkin iftiralarla Gülşah’a hastalığından daha dayanılmaz acılar yaşatanlar utansın.
Böylesine sevecen, altın kalpli bir kadın giderayak kendisine bu acıları yaşatanları affetmedi.
Yaşasaydı, bu alçaklarla mücadelesini sürdürecekti kuşkusuz.
Çok kolay yetişmiyor Gülşah gibi kadınlar.
Onları koruyup kollayacağımıza, salt çalışkanlığı, kararlılığı, halkına olan sevgisi ve düşkünlüğü yüzünden yıpratmak için olmadık eziyetleri yapıyor bu güzel değerlerimizi yok ediyoruz.
Oysa gülmek ne çok yakışıyordu Gülşah’a, nasıl sevgiyle bakıyor, nasıl yayıyordu etrafına pozitif enerjisini..
Bu genç yaşında siyasetin acımasız çarkı içerisinde yılmadan, eğilip bükülmeden mücadele etmeyi başarmış kaç insan vardır ve biz niye bu az sayıdaki değerlerimize sahip çıkamıyoruz?
Kısacık ömrüne sığdırdığın bu onurlu kavga dilerim yeni yetişen genç siyasetçiler tarafından doğru anlaşılır ve sürdürülür.
Sevgili Gülşah, yorgun bedenini incitmesin toprak ve yıldızlar yoldaşın olsun.
Türkiye’de barış ve özgürlük mücadelesi veren gençler umarım senin yaşamını örnek alır, senden aldıkları bayrağı dalgalandırmaya devam ederler.
Bu arada en zor günlerinde desteğini ve ilgisini hiç eksik etmeyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Ferdi Zeyrek olayında da gördüğümüz duyarlılığı şu kirli siyaset ikliminde pek de alışık olmadığımız bir davranış.
CHP içerisinde yaşanan tartışmalar ve sözde muhalif kimilerinin anlamsız eleştiri sınırlarını aşan saldırılarına inat, gösterdiği insani yaklaşım nedeniyle bence siyaset arenasında Özgür Özel’i çok özel bir yere koymak gerekiyor. Yalnız bana değil, öyle sanıyorum gören herkese yansımıştır samimiyeti. Ancak siyaset öylesine düşmanca ve kaypak, kirli bir zeminde yapılıyor ki, insanlara acılarını yaşama fırsatı bile verilmiyor.
Kim ne dersin Özgür Özel Saraçhane sürecinden bu yana dik duruşu, kararlılığı, çalışkanlığı ve eylemli mücadele tarzıyla bir parti genel başkanı olmaktan öte toplumsal muhalefete öncülük yapan bir halk lideri olma yönünde çok önemli adımlar attı.
Kuşkusuz, siyaseten eleştirilecek yanları yok mudur?
Elbette iş yapan hata da yapar, yanlışta.
Hiçbir olumlu işte katkısı olmayan, yalnızca eleştiren, yani iş yapmayan hata yapmaz elbet.
Ama bizim artık iktidarın ülkeyi getirdiği bu karanlık durumdan aydınlığa çıkarmak için bedel ödemeye hazır, mücadele edecek insanlara ihtiyacımız var.
Siyasi ikbal uğruna, kişisel hırs ve egolarına hakim olamayıp, her fırsatta siyasi rakiplerine saldırmayı iş edinmiş, siyaseti meslek ve zenginleşme aracı olarak gören asalaklara değil.
Bir yanda genç yaşlarında yitirdiğimiz, doğruluk, dürüstlük anıtı insanlar, Silivri zindanlarında en küçük bir yılgınlık göstermeden direnen belediye başkanları, siyasetçiler, gazeteciler, gençler
Öte yanda saray yanlısı medya kuruluşlarında konfor alanlarını daha da genişletmek uğruna iktidar yalakalığı yapan, muhalefete muhalefet ettiğini sanan, iftiracı ve itirafçılara çanak tutan, yargıya ayar vermeye çalışanlar.
Terörsüz Türkiye iddiasıyla başlayıp, mecliste oluşturulan Milli Birlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu adıyla devam eden barış çabalarına söyleyecek sözümüz yok.
Ancak ülkemizde adaletin en tepesinde Anayasa Mahkemesinin, Uluslararası Hukukta kararlarına uymak zorunda olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yok sayıldığı, yargının siyasete alet edildiği bir ortamda ne yazık, yapılan çalışmalar halkta karşılık bulmadığı gibi, iktidar yasal düzenlemelerin yapılmasında hala ayak sürüyor.
Bölgemizde ve küresel dünyada sürekli değişen ve tehlikeli boyutlara ulaşan gelişmelerden ders alarak ülkemizde barış ve huzur ortamının sağlanması hepimizin vazgeçilmez sorumluluğudur.
Toplumsal muhalefetin yeniden kendine çeki düzen vermesinin tam zamanıdır.
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 15.12.2025/BODRUM