En son yapılan CHP Kurultay davasında mahkemenin duruşmayı 24 Ekim’e ertelemesi üzerine farklı yorumlar yapılıyor.
Yapılan yorumlar ne olursa olsun gerçek olan bir şey var ki, toplum sonunda derin bir nefes aldı.
CHP için iyi sayılabilecek senaryolardan biriydi.
Aksi halde aylarca Kemal Kılıçdaroğlu’nun hangi saatte nerede olduğu, genel merkeze ne zaman geleceği, yatağı-yorganını da birlikte mi getireceğini konuşmak zorunda kalırdık.
Öte yandan yandaş medyada CHP’li görünüp saray yalakalığı yapan, muhalefete muhalefet eden kimi yazarların nefret saçan engin yorumları devam edecekti.
Ancak iktidarda kalabilmek için her yola başvuran, her türlü kullanılmaya müsait aparatları sahaya süren iktidarın pes edeceğini düşünmek de fazla saflık olur. Hele de Cumhurbaşkanı yurtdışına çıkmışsa her an yeni bir operasyona hazır olmak gerekir.
Aylardır CHP’yi adliye koridorlarında, mahkemelerde, yandaş kanallarda tartıştırarak itibarsızlaştırmak isteyenler kuşkusuz boş durmayacaklar.
Asıl üzerinde durulması gereken bu sol gösterip, sağdan vuranlardan çok; birçoğu iyi niyetle CHP’ye yapılan bu saldırılardan yörüngesini yitirip, umutsuzluğa, yılgınlığa düşen ve sarayla iş birliği yapan işbirlikçilerin algı operasyonlarından etkilenip aynı çizgide hizalanan samimi yurttaşların ikna edilmesi.
Son ana kadar kurultay iptal davasını gündemde tutup, muhalefetin mücadele alanını daraltmak ve özellikle de CHP içerisinde kafa karışıklığı yaratmak isteyen muhterisler, iş birlikçileri ne diyordu.
“İmamoğlu’nun adaylığı bu kadar çabuk açıklanmamalıydı! Bu partiyi Ekrem İmamoğlu’nun hırsları ve beklentileri uğruna feda etmemek gerekirdi. Özgür Özel niye İmamoğlu’ndan vazgeçmiyor? Ateş olmayan yerden duman tütmez! TBMM’nde oluşturulan komisyonda CHP’nin ne işi var?”
Dikkat ederseniz tüm bunlar saray dili ve iktidarla aynı söylemleri kullanıyorlar.
Bir yanda yalnızca CHP ve İmamoğlu için değil, tutuklu tüm sanıklar için, özgürlük, adalet demokrasi için gecesini gündüzüne katan bir Özgür Özel,
Öbür yanda hiç hak etmediği halde bu parti sayesinde 4 dönem milletvekilliği yapan, Genel Başkanlık dışında tüm görevlere getirilen, edindiği bunca servete karşın Bodrum’da kiraladığı evin kirasını bile ödemeyen bir kibir abidesi Gürsel Tekin ve onun etrafında kendilerine yeniden alan açmak isteyen siyaset yoksunları.
Kimse kusura bakmasın artık ortaya konuşma zamanı geçti.
Mevcut yasalar ve yönetim anlayışıyla belediyelerin kendilerine kamu tarafından sağlanan kaynaklarla hizmet üretemeyeceklerini bilmeyen yoktur.
Öyle olunca da bu sistem içerisinde istenirse her belediye ve başkan için mutlaka bir soruşturma konusu ve dosyası oluşturulabileceği gerçeği orta yerde dururken iktidar belediyelerinin 25 yıldır yaptığı yolsuzluk, hukuk dışı uygulamaları görmezden gelip muhalefet belediyelerini silkeleyenlerin yanında saf tutanlaradır sözüm.
Eğri oturup doğru konuşalım.
Kılıçdaroğlu’na yapılan ağır hakaret ve linç girişimine hep karşı çıkmışımdır.
Ancak görevde olduğu sürede tek bir siyasi başarısı olmayan Kılıçdaroğlu’nun yeniden partinin başına kayyum olarak getirilmesini içine sindirebilenlerin daha ilk seçiminde CHP’yi 1. Parti durumuna getiren Özgür Özel’e laf söyleme hakkı olmasa gerekir diye düşünüyorum.
Elbette siyasette iş yapan hata da yapar, eksik de yapar.
Ancak son altı aydır gecesini gündüzüne katan, her türlü baskı ve içerden eleştirilere, saldırılara karşın yalnızca CHP’yi değil, toplumsal muhalefeti diri tutan, mücadeleyi alanlara çeken birine kalkıp da proje adamı türünden suçlamalar yapanların dönüp kendilerini sorgulamaları gerekmez mi?
Mevcut seçim ve siyasi partiler yasalarından kaynaklı olumsuzlukların sorumluluğunu haksız biçimde Özgür Özel’e yıkmaya çalışanların bu nefret dilini kınamayanlar da her koşulda bu partiden ve onun imkanlarından yararlanmak isteyenlerdir.
Kuşkusuz kitle partilerinde eleştiri ve özeleştiri kanallarını sürekli açık tutmak gerekir.
Ama eleştiri sınırlarını aşarak kişisel hırs ve egoları, grupsal çıkarları öne çıkaranların bu partiye, demokratik mücadeleye herkesten daha çok zarar verdiğini de kabul etmek gerek.
Sorun artık kimin Cumhurbaşkanı olacağı, hangi partinin iktidara geleceği olmaktan çıkmıştır.
Türkiye’de mücadele; emekten, barıştan, demokrasiden yana olanlarla, kaostan, kavgadan beslenen, özgürlüklere, hukuk düzenine, adil paylaşıma karşı olanlar arasındadır.
Olayları kişi ve gruplardan hatta siyasi görüş ve partilerden bağımsız değerlendirmek, uzun yıllardır ülkemiz insanlarını mutsuz eden, baskı ve hukuk dışı uygulamalarla mağdur eden iktidardan kurtulmak için verilen demokrasi mücadelesinde saf tutmak zamanıdır.
Özgür Özel yalnızca CHP Genel Başkanı olarak değil, tüm demokrasi güçlerinin verdiği onurlu mücadeleyi örgütleyen bir lider olarak tarihsel bir görev üstlenmiştir ve bizler yapılan yanlış ya da eksik politikalara ilişkin eleştirilerimiz saklı olmak kaydıyla bu direnişte ona destek olmak zorundayız.
İstenirse herkes için kusur bulunur. Ama gün, o gün değil.
Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz!
AYHAN ONGUN (Gazeteci-Yazar) 15.Eylül 2025/BODRUM
FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİĞİ!
Yayınlanma :
17.09.2025 15:04
Güncelleme
: 18.09.2025 09:53
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: