Bulunduğu her platformda, yaptığı her açıklamada hukuk devletinden söz eden Adalet bakanına sormak isterim.
İsimleri aynı, meslekleri aynı iki kişiye uygulanan çifte standardı nasıl izah edeceksiniz?
Ekrem İmamoğlu’nun Avukatı Mehmet Pehlivan mesleğinin dışında hiçbir şey yapmamış ve kendi iradesiyle adliyeye gelip ifade vermişken, kaçma şüphesi var diyerek tutukladınız.
Öte yandan savcılarla işbirliği yaptığı, bir suç örgütü oluşturduğu iddiasıyla hakkında soruşturma açılan bir başka avukat Mehmet Yıldırım, yurt dışına kaçma hazırlığı yaptığı sıra yakalanmış ancak adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış.
Mehmet Pehlivan’ı müvekkilini savunma adına yaptığı işlemler yüzünden gözaltına alıp dört gün nezarette tutacaksınız, diğer Mehmet’i aynı gün adliyeden serbest bırakacaksınız.
Ve tüm bunları bir hukuk devletinin yargı sistemi içerisinde yapacaksınız.
Önceden tespit ettikleri tutuklu ya da yakınlarından savcıların ismini kullanarak rüşvet isteyen, kimilerini inandırıcı olsun diye savcılarla görüştüren organize suç örgütü kurma iddiasıyla yargılanan kişi şimdi evinde keyif çatıyor, diğer Mehmet aylardır özgürlüğünden yoksun Silivri zindanlarında çile çekiyor.
Bu mu sizin adaletiniz?
Saraçhane eylemlerine katıldıkları için gözaltına alıp tutukladığınız gençler için ekim ayına duruşma günü vereceksiniz.
Ceza alsalar yatarı olmayan bu gençleri peşin infazla cezaevinde tutarak geleceklerini yok ettiniz.
İlk duruşmada tahliye etmek zorunda olduğunuz bu gençler, yaşamları boyunca bunun sıkıntısını çekecekler.
Kimisi eğitim aldıkları okullarında devre ya da yıl kaybedecekler, kimileri yurtlarından atılacaklar ve iş başvurularında bir engel olarak karşılarına çıkacak.
Yoksa cezaevinde kalmak onları yıldırmaz, yalnızca belli bir süre özgürlüklerinden mahrum bırakırsınız.
Kaldı ki okulu bitirdiklerinde alacakları diplomanın da pek bir anlamı kalmadı zaten.
Özellikle son günlerde yaşanan diploma skandalından sonra gençlerin geleceğe ilişkin umutlarını hepten yok ettiniz, hayallerini yıktınız.
Adaletin olmadığı yerde ne liyakat ne yetenek ne de başarının bir anlamı kalmaz.
Adaletin olmadığı yerde vicdan, vicdanın olmadığı yerde adalet olmaz.
Yargının siyasallaştığının, hukukun yerle bir edildiğinin tartışıldığı şu günlerde bir yandan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi adıyla bir komisyon oluşturup, Terörsüz Türkiye iddiasında bulunacaksınız, diğer yandan da hukuk dışı operasyonlara devam edeceksiniz.
Tam da bu satırları yazdığım sırada yeni operasyon haberleri gelmeye başladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Büyükşehir Belediyesine yönelik yeni operasyonlarda onlarca gözaltı var.
Uzun zamandır konuşulan ve son günlerde ayyuka çıkan diploma skandalı da gösteriyor ki, sistemde bir çürüme başlamış.
Bir ülkede ekonomik sorunlar olabilir, sosyal ve siyasal sorunlar her zaman olur. Doğa olayları, afetler gerçekleşebilir.
Devlet ilgili kurum ve kuruluşlarıyla bu sorunları kısa ya da uzun vadede vereceği mücadele, alınacak önlem ve sonrası yapılacak çalışmalarla telafi edebilir.
Ancak bir ülkede adalet sisteminde sorun varsa, hukuk ve yargı bağımsız davranamıyorsa diğer tüm sorunların pek bir anlamı kalmaz.
Endişeli bir iyimserlik ve saklı tuttuğumuz kaygılarımıza rağmen kamu vicdanında kabul gören bir barış sürecinin başarılı olabilmesinin tek yolu tarafsız ve adil davranmaktan geçer.
Komisyonda yer alan siyasi partilerin tabanında var olan itirazlar bir yana, komisyonda yer almayarak muhalefetini sürdüren kimi siyasi parti ve kurumların acımasız eleştirileri sürerken iktidarın bu iki yüzlü tavrı işleri daha da zora sokuyor.
Kaldı ki, bölgemizde henüz tam anlamıyla bir barış ortamı sağlanamamışken, Suriye’de sıcak gelişmelerin yaşandığı bir dönemdeyiz.
Bugün komisyon yeniden toplanıyor.
İktidarın geçmişte örneklerini gördüğümüz samimiyetsiz ve yerine getirilmeyen politikalarının benzerinin yaşanabileceği endişelerini elbette dikkate almak zorundayız.
Ancak yola çıkmadan menzile varılmıyor.
Başta CHP ve DEM Parti olmak üzere tüm toplumsal muhalefetin çok dikkatli ve özenli adımlar atması gereken bir süreci yaşıyoruz.
Devlete ve kurumlarına duyulan güvensizliğe rağmen barış ve demokrasi adına önümüze çıkan tüm fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız.
Bu sürece yönelik itirazı olan kesimlerin duyarlılığına da saygı göstermek zorundayız.
Umarım yargı bağımsızlığı ve adil yönetim konusunda somut adımların atılması yönünde bir mutabakat sağlanabilir.
AYHAN ONGUN
Yorumlar
Kalan Karakter: