Son günlerde kamuoyuna yansıyan ürkütücü, ahlak dışı ilişkiler ve cinayetler bu soruyu sıkça sormamıza neden oldu.
Bir aydan fazla zamandır Narin cinayetini konuşuyoruz.
Oysa Tavşantepe’de cinayetten çok daha fazla şeyler var, incelenmesi gereken.
Yapılacak kriminal araştırmalar, yapılmaya devam eden sorgulamalar, ifadelerde her gün değişen savunma ve suçlamalar, toplanamayan deliller, çelişkili açıklamalar bir yana bir gerçek var ki, onu kimse değiştiremez.
Narin’i kendi ailesi öldürttü ve şimdi en az cezayla bu işin içinden sıyrılacak bir kurban aranıyor.
Kimilerine göre abisi, kimilerine göre amca öldürdü.
İtirafçıya göre amca ile anne arasında bir yasak ilişki vardı, Narin bunu gördü ya da öğrendi ve sonunda görmemesi gereken bu durum nedeniyle öldürülmesi kararı alındı.
Aslında olayın ahlaki yönünü öne çıkarmaya çalışanlar farkında olmadan yanlış bir değerlendirme yapıyorlar.
Narin görmemesi gereken değil, olmaması gereken bir olayı gördü ya da öğrendi.
Yani Narin görmeseydi bu görülmemesi gereken olay normal mi karşılanacaktı?
Sorun yalnızca Narin cinayetiyle sınırlı değil ki!
Daha yeni bir kadın polisi öldüren 26 tane suç dosyası bulunan katilin eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile fotoğrafları yayınlandı.
Nerede kriminal suçlular, mafya liderleri, uyuşturucu baronları var, hepsinin etkili ve yetkili kişilerle fotoğrafları, yakınlıkları, kirli ilişkileri var.
Narin olayında da AKP Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun Güran ailesiyle yakın ilişkileri çarşaf çarşaf anlatıldı.
Narin olayından hemen önce yeni mezun teğmenlerin tören sırasında bir gelenek haline gelmiş kılıç çekme olayı günlerce gündemden düşmedi.
Dikkat ederseniz tüm bu olağan dışı olay ve haberler gündemde olduğu süre içerisinde ne hayat pahalılığını ne enflasyon altında ezilen emekli, memur ve işçileri, tarlasını işleyemeyen çiftçileri, barınma sorunu nedeniyle eğitimini yarım bırakan öğrencileri konuşamadık.
Sanki bazı gizli eller suni gündemler yaratarak toplumun dikkatini başka alanlara çekerek ülkenin asıl gündemini gizlemeye çalışıyorlar.
Ekonomideki çöküş, yargıyı da adalet sistemini de sosyal ve kültürel yapıyı da derinden etkiliyor.
En çok da aile yapısı, moral ve etik değerler yok oluyor, toplumdaki bu çürüme her türlü ahlaksızlığın, hukuksuzluğun, yozlaşmanın nedeni oluyor.
Kadına yönelik şiddet, çocuk istismarları, taciz ve tecavüz olaylarının sosyolojik alt yapısı, gerçek nedenleri yerine bu toplumsal travmanın sonuçları üzerine konuşmaya devam ediyoruz.
İlginçtir Narin olayında ve Tavşantepe köyü örneğinde yaşandığı gibi egemen güçlerin istediği insan tipine doğru yöneliyoruz.
Bu davada en baş aktör amca aynı zamanda muhtar, yani kamuyu temsil eden emin ve güvenilir insan olması gereken kişi.
Bu muhtar aynı zamanda cemaat ilişkileri olduğu gibi sözde namazında niyazında müslüman bir kişi.
Siyasi bağlantıları güçlü, iktidara yakın duran ve bu nedenle ekonomik olarak da güçlü bir figür. Sistem gereği faizcilik yaptığı iddia ediliyor. Binlerce dönüm araziyi ailesi adına kullanıyor, silahlı adamları var ve tipik bir aşiret reisi gibi davranıyor.
En önemlisi de kendi ifadelerinden ve tanık itiraflarından anlıyoruz ki ahlaki zaafları olan biri.
Yengesiyle yasak aşk yaşadığı iddiaları bir yana birlikte olduğu diğer kadınlarla yaşadıklarını telefonuna kaydeden porno düşkünü bir erkek.
Yalnız o mu?
Köyün imamının da pornografik görüntüleri bizzat kendi telefon kayıtlarından ortaya çıktı.
Tüm bunları yazarken vicdan sahibi, inançlı müslümanları ayrı tutuyorum.
Ama ortaya çıkan bir gerçek var ki; bizim inanç sistemimizi de geleneksel değerlerimizi de kültürel alt yapımızı ve aileye bakış açımızı da yeniden sorgulamamız gerekiyor.
Bizi yönettiğini sananların uyguladığı yanlış politikalar sonucu halkın yaşadığı derin yoksulluk, kamu kaynaklarının adaletsiz dağılımı ve giderek hukuka ve yargıya duyulan güvensizliğin yarattığı bu sosyal ve ahlaki çöküşten çıkışın tek yolu bu iktidardan kurtulmaktan geçiyor.
Aksi halde Narin olayı ilk olmadığı gibi son da olmayacak.
Çocuklarımızın, gençlerimizin güven ve huzur içerisinde özgürce yaşayacağı bir ülkeyi yeniden inşa etmek zorundayız.
CHP başta olmak üzere tüm muhalefet partilerinin yanında sorumluluk duyan tüm yurttaşların barış ve demokrasi mücadelesinde yerlerini almaları gerekiyor.
Altınkoza Film festivali için geldiğim memleketimde kültür ve sanatın kentlere katkısını yazacaktım ama benim de gündemimi değiştirdiler ne yazık ki!
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 24.09.2024/ADANA